Zekamız Her Kapıyı Açan Bir Kilit Mi?

Prof. Dr. Aziz Sancar, zeka düzeyini ölçen IQ testlerine çok inanmadığını belirtti. Sancar, "Üstün zekanın ölçüldüğü IQ testleri neyi, ne kadar ölçüyor. Bu testlerde ben orta düzeyde çıkıyorum. Muvaffakiyet için tek anahtar çok çalışmak" diyor. Sahiden de zeka pek çoğumuzun sandığı gibi her kapıyı açan bir anahtar mı? Yalnızca mutluluğun anahtarı olmadığı net.
Kimse bir sayıdan ibaret olmak istemez. Ancak farkında olsanız da olmasanız da sizi anlatan bir sayı vardır: IQ dereceniz, veyahut açmak gerekirse entelektüel zekanız.
Edinburgh Üniversitesi’nde zeka konusundaki araştırmalarıyla tanınan Stuart Ritchie’ye göre aslında IQ, bir insanın ömrü, sıhhati veya refahı üzerine muazzam veriler içeren bir yol göstericidir.
Psikologlar da, benzer bulgular bulmaya devam ediyorlar.

Ritchie, Zeka: Ehemmiyetli Olan Tek Şey (Intelligence: All that Matters) isimli yeni kitabında IQ’nun yapabileceklerimizin hududunu koymadığını ancak bize bir çıkış noktası sunduğunu müdafaa ediyor ve kimi insanların da diğerlerinden daha önde hayat mücadelesine başladığını kabul ediyor.

1.Çoğu insan vasati zekaya sahiptir

IQ’yla alakalı ilk akla gelen şey, bunun mantık, bellek, edinilmiş bilgi ve zihni işleme hızına değin bir hayli testin neticeninde ortaya çıkarılmış bir puan olduğu. Ele geçirilen alt puanlar toplanıyor ve hemen peşinden bu toplam, nüfusun geri kalanıyla karşılaştırılıyor. İyi bir vasati zeka 100 IQ kabul ediliyor.

(Not: Tam bir IQ testi saatler alan, yoğun bir işlemdir. Testin eğitimli biri tarafından yapılması ve bir takım bölümlerde vakit tutulması gerekmektedir. İnternette karşınıza çıkan fiyatsız testler, doğru sonuçlar vermez).

Karşılaştığınız insanların çoğu çoğunlukla vasati zekaya, küçük bir bölümü da üstün zekaya sahiptir. Dünya nüfusunun sadece % 2.2’sinin 130 veya üstü IQ’su vardır.

Asıl şaşırtıcı olan ise, bu testlerden birinde iyi netice alan kişilerin, diğer testlerde de iyi netice almasıdır. Başka bir deyişle yanıp sönen bir ışığı ne kadar hızlı kapatabileceğiniz (zeka testlerinden bir bölüm) sözlü ve mekânsal mantığınızla ilişkili.

Psikologlar, puanların birbirleriyle örtüşmesine "G" etkeni veya genel zeka etkeni diyor.

Bu G etkeninin beynin hangi bölgesinde ve nasıl bulunduğu daha tam olarak anlaşılabilmiş değil. Ancak ne kadar para kazanacağınız, ne denli üretken olacağınız ve en tüyler ürperticisi, erken can verip can vermeyeceğiniz ile ilgili bilgi verebilecek bir yol gösterici.

2.Yüksek IQ’ya sahip olmak sizi ölümden savunur

Bu madde biraz rahatsız edici gelebilir ancak yapılan araştırmalara göre IQ’su yüksek olan insanların daha sıhhatli olduğu ve diğer insanlardan daha uzun yaşadıkları ortaya çıkmıştır. Bir milyon İsveçli arasında yapılan araştırmada, en yüksek IQ’ya sahip olanlar ile en düşük IQ’ya sahip olanlar arasındaki ölüm rizikonunda üç kat fark bulunmuştur.

Bunun elbette bazı değişik sebepleri de olabilir. Sözgelimi yüksek IQ’lu insanlar diğerlerine göre daha fazla para kazanır, bu da onların beslenmelerine dikkat edebilmelerini kolaylaştırırken kaliteli sıhhat hizmetlerine de kolayca ulaşabilmelerini sağlar.

Ayrı olarak yüksek IQ’lu insanların kazalardan veya aksiliklerden kaçınma ile ilgili daha dikkatli olmaları da bunun başka bir sebebi olabilir. Yüksek IQ’lu insanların trafik kazasında can verme oranının daha az olması da bunun bir göstergesidir.

3.IQ’nun başarılı bir kariyer ve refah ile ilişkili olması, mutlulukla da irtibatlı olduğu mananına gelmez.

Ölümlülük oranında da olduğu gibi, IQ ile başarılı bir kariyer arasındaki irtibat da doğru orantılıdır: Yüksek IQ’lu insanlar daha iyi birer çalışan olduklarından daha fazla para kazanırlar.

Mevzubahis oranlar -1 ile 1 arasında değişiyor. 1 oranı demek, IQ’da görülecek rastgele bir artışın diğer değişkenlerde de (ölüm oranı veya refah gibi) aynı artışı göstermesi mananına geliyor. Ancak hayat o kadar mükemmel değil.

Oranların çoğu genellikle 0.5’ten düşük. Bu da, kişilere has farklılıklara büyük bir hisse kaldığı mananına geliyor. Başka bir deyişle çok zeki olmalarına karşın işlerinde başarısız olan insanlar da mevcut; ancak sizin onlarla karşılaşma ihtimaliniz çok daha az.

Yüksek IQ’nun bütün yararları göz önüne alındığında da -refah, sıhhat, uzun ömür- bu insanların diğerlerinden çok daha mesut olacağı beklenilir, ancak bu vaziyet da çoğunlukla beklendiği gibi değildir.

Ritchie’ye göre IQ ile mutluluk arasındaki ilişki çoğunlukla doğru orantılı olmasına karşın çoğu kez bu korelasyon küçüktür ve istatistiksel açıdan pek de manalı değildir.

Ayrı olarak genel olarak bakıldığında IQ’nun hayatta ilerlememizi sağlayan kişilik etkenleriyle bir irtibatı yoktur. IQ’nun ilişkili olduğu tek kişilik özelliği deneyime açık olma özelliğidir. Ritchie’ye göre yüksek zekalı insanlar deneyim edinmeye daha açık olur, daha çok düşünür ve yeni bilgilere ulaşmaktan hoşlanır.

4.Muhtemelen elinizde olanla kanaat etmeniz gerekecek.

Yapılan araştırmalara göre zeki bir çocuk, yaşlandığında da zeki bir insan olur.

Bu çizelge, 11 yaşında yaptıkları IQ testini 90 yaşında bir daha yapan bir gruba yönelik İskoçya’da yapılan bir araştırmayı göstermektedir.

Her ne kadar zeka genellikle yaşla beraber gerilese de, küçüklüğünde yüksek IQ’ya sahip olan insanların yaşlandıklarında da zekalarını savundukları görülebilir.

5.Zeka 20’li yaşlarınızın ortasından sonlarına doğru doruğa erişir, sonra ağır ağır azalır.

20’li yaşlarınızın ortalarından sonra “kristalleşmiş zekanız” başka bir deyişle bilgi birikiminiz durağanlaşırken “akışkan zekanız” yani yeni meseleleri çözme beceriniz de azalmaya başlar. Zeka hızınız ise oldukça yavaşlar.

Ritchie’ye göre zekadaki yaşla bağlantılı düşüşleri anlamak, IQ biyolojisi üzerine araştırmalar yapılmasının en ehemmiyetli sebeplerinden biridir.

6.IQ’daki farklıkların takriben yarısı genetik ile izah edebilir

Tek yumurta ikizleri ile çift yumurta ikizlerinin karşılaştırılmasıyla yapılan araştırmalarda IQ’nun yaklaşık yarısının genetikle bağlantılı olduğu ortaya çıktı.

Ancak ikizlerin genlerinin çocukken değil büyüdükleri zamanki IQ’ları için daha ehemmiyetli bir rol oynadığı belirlendi. Sebebi ise anlaşılmış değil.

Zeka araştırmacıları Robert Plomin ve Ian Deary’ye göre bunun sebebi, çocuklar seçim yaptıkça, değiştikçe veya genetik eğilimleriyle bağlantılı çevreler yarattıkça mevcut küçük genetik farklılıkların da büyümesi olabilir.

Şöyle düşünün: Genetik eğilimi kendisini zeki olmaya yönlendiren bir çocuk kütüphanede daha fazla zaman geçirmek isteyebilir. Ancak 6 yaşında küçük bir çocuğun bunu tek başına yapamaya desturu yokken 16 yaşında biri için bu mesele teşkil etmeyecektir.

Başka bir deyişle yaşımız ilerledikçe etrafımızı daha da kontrol altına alabiliyoruz. Yarattığımız çevreler de genlerimizin potansiyelini genişletebiliyor.

7.Zeka konusundaki tek ehemmiyetli şey genlerimiz değildir

Genetiğiniz, IQ’nuz ile ilgili yazgınızı belirlemiyor. IQ’ya yönelik değişkenliğin takriben yarısı etrafa bağlı. Besin, eğitim ve sıhhat hizmetlerine ulaşım, IQ’nuzda büyük rol oynuyor.

Ancak genel olarak bakıldığında IQ’yu etkileyen etrafsal etmenlerin çoğu, biyoloji kadar iyi anlaşılmış değil. Ritchie’ye göre konu etrafa gelince net bir yargıda bulunmak oldukça zor, çünkü insanların hayatları ve yaşadıkları ortamlar oldukça karmaşık, bu yüzden de rastgele bir etrafsal etkenin insan zekasına tesiri tamamiyle rastlantısal olabilir.

8.İnsanların zekası gittikçe artıyor

Flynn tesiri de tecrübe et bu durum, muhtemelen çocukların beslenmesindeki, sağlık hizmetlerindeki ve eğitimdeki kalite artışının bir sonucu. (Ritchie’nin kitapta anlattığına göre bunun sebebi, bilginin ekonomimizin motoru olarak görülmeye başlanması ve bunun da IQ testlerindeki soyut düşünce tarzını teşvik etmiş olması olabilir)

9.IQ, gelişmekte olan ülkelerde daha hızla yükseliyor

IQ’daki en büyük yükseliş, çocukluktaki beslenme kalitesinin (genellikle iyot destekleri sayesinde) ve sağlık hizmetlerine ulaşımın arttığı, gelişmekte olan ülkelerde görülüyor.

Aslına bakarsanız Flynn tesirinin gelişmiş ülkelerde azalmakta olduğuna dair bir takım bulgular mevcut. Ritchie’ye göre bunun sebebi IQ’yu geliştirdiğini bildiğimiz kolay erişilebilir şeyleri (standart eğitim veya beslenme gibi) tüketmemiz olabilir.

Zeka: Akıllılık, mesele çözmede beceriklilik, öngörü ve yaratıcılık...

Bilim insanlarının büyük bir çoğunluğuna göre, zekanın özünü akıllılık, alışılmışın dışındaki sorunları çözmedeki beceriklilik oluşturur. Bilhassa de tepeden tırnağa strateji, ancak taktikten yoksun biriyle karşı karşıya gelenler, öngörünün de zekanın vazgeçilmez bir parçası olduğunu iddia ederler. Kimileri yaratıcılığı da bu listeye ilave ederler.

Bana soracak olursanız, ben Cambridge Üniversitesi sinirbilim uzmanlarından Horace Barlow’un zekaya yaklaşımından yanayım.

Barlow’a göre zeka, bir şeylerin temelinde yatan yeni bir düzeni ortaya çıkaran bir kestirimde bulunmaktan oluşur.

Bu görüşüyle, Barlow zeka kavramını, bir soruna çözüm getirmek, benzer bir görüş ya da olayın mantığını belirlemek, hoşa gidecek bir uyum sağlamak, ya da bir şeyin ardından nelerin geleceğini kestirmek gibi, oldukça geniş bir yelpazeye yerleştiriyor.

Aslında hepimizin hemen hemen her zaman bir şeyin ardından neyin geleceği konusunda kestirimlerde bulunuruz. Bir fıkranın beklemediğimiz bir biçimde sonuçlanması karşısında şaşkınlığa kapılmamız da işte bundandır.

Tanımlarda farklılık normal

Zeka, tıpkı şuur gibi, tümüyle açıklığa kavuşturulmamış bir kavram olduğundan, buna getirilecek bir tanımlamanın herkes tarafından kabul edilmesi hemen hemen imkansızdır. Gerek zeka, gerekse şuur zeki hayatımızın en üst noktasını oluşturmakla beraber, bu iki kavram sıklıkla çok daha kolay zeki süreçlerle karıştırılmaktadır. Bu tür kolay sinirsel düzenekler, hiç şüphesiz, mantık ve eğretileme konusunda becerilerimizin kaynağı olabilir. Fakat asıl sorun bu kaynağın nasıl oluştuğudur ki, bu da hem evrimsel hem de nörofizyolojik bir sual niteliğini taşımaktadır. İnsan zekasını kavrayabilmek için bu soruya her iki açıdan da bir cevap getirilmesi gerekmektedir. Bu cevaplar yapay veyahut alışılagelmişin dışında bir zekanın nasıl geliştiği konusuna dahi ışık tutabilir.

Zekamız öteki hayvanlara mukayese et çok daha fazla şeylere sahip oluşumuzun bir ürünü müdür? İki milimetre kalınlığındaki beyin kabuğu (korteks) beynin yeni çağrışımlar yaratmada en etkin bölümüdür. İnsan beyninin kabuğu son derece kıvrımlıdır, ancak bu kıvrımlar düzeltildiğinde dört daktilo sayfası uzunluğunda bir yer kaplar. Oysa ki, şempanzelerde bunun boyutu bir daktilo sayfası, maymunlarda bir kartpostal, farelerde ise bir pulun ki kadardır.

Ne var ki, mutlak niceliksel bir izah eksik gibi görünmektedir.

Bana göre insan zekası evvela beynin, dil gibi, belli alanlarda uzmanlaşmasının bir ürünüdür. İnsanların evrim süreci içinde böylesi bir uzmanlaşma onların akıl ve öngörü açısından ehemmiyetli bir atılım yapmalarına imkan tanımıştır. Bu uzmanlaşma, şayet sandığım gibi, dil, el ve kol devinimlerinin tasarlanması, müzik ve dans gibi konulara mahsus bir takım ustalıkların gelişmesiyle alakalıysa, o vakit izah edici gücü de çok daha fazla demektir.

Zeka bölümünüzün (IQ) belirlenmesinde en ehemmiyetli iki faktör, belli bir müddet içinde alışılmışın dışında kaç soruyu cevaplayabildiğiniz ve kafanızda canlandırdığınız yarım düzine imgeyi aynı anda değerlendirirken ne denli başarılı olduğunuzdur

Yorumlar