Cosmos Ne Anlatmak İstiyor?



Göğe ait’ anlamına gelen Semazen’lerin başları neden eğiktir bilir misiniz? Zira dünyanın ekseni de böyle yatıktır. O hafifçe yana eğilmiş baş ve beden aslında tabiatla, yani uzaysal düzlemdeki gezegenin duruşuyla bir harmoni yakalar. Umut Fırat Eroğlu umeroglu@gmail.com Cosmos, Türkçe telaffuzuyla Kozmos, hepimize uzayı, evreni çağrıştıran bir kelime. Anlamına baktığınızdaysa derin bir mana dünyasından çıkıp geldiğini hissediyorsunuz. 

Latince kökenli kelime, ‘düzenli, uyumlu ve sistematik bir evren’ anlamı taşıyor. Yani bir tesadüfler zincirinden ziyade, kendi varoluşunu kontrol altında tutan ve varolmaya devam etmek için sistematiğini koruyan ve geliştiren bir yapıyı işaret ediyor. Bu yapı ise, vücudumuzdaki hücrelerden gökyüzündeki galaksilere değin her şeyi kapsayan, içinde yaşadığımız evrenin ta kendisi, cosmos. National Geographic kanalında pazartesi akşamları 22.30’da yayımlanan Cosmos: Bir Uzay Serüveni (Cosmos: A Spacetime Odyssey) belgesel dizisi, ilk bölümünden itibaren dünya çapında büyük ilgi gördü. Bu belgesel aslında türünün ilk örneği değil. 

İlki 30 yıl kadar önce dünyanın değerli bilim insanlarından biri olan Carl Sagan’ın yapımını ve sunumunu üstlendiği efsanevi Cosmos: A Personal Voyage belgesel serisinin günümüze uyarlanmış hali. Yeni seriyi öncekinden farklı kılan önemli yanı, 30 küsur yıl içerisinde bilimin ve teknolojinin geldiği nokta. Bugünkü seri, elde edilen pek çok evrensel yeni bulguyu, o gün hayal bile edilemeyecek bir sinema ve animasyon kalitesiyle insanlığa sunuyor. Bununla birlikte, serinin temel amacı olan akademi ile genel izleyici kitlesi arasındaki ‘köprü vazifesi’ muhafaza edilmiş. 

Hatta bugünkü versiyonda kitabi bilgilerden çok, evrensel kavrayışı kolaylaştıracak çevremizden örneklere ve daha doğal, samimi bir anlatım diline yer verilmiş. Üslup ise yine Carl Sagan’ın izinden gidiyor, bu kez sunan isim Neil deGrasse Tyson isimli ünlü bir astrofizikçi. Yaşı 30’un üzerindekiler, serinin efsanevi ‘hayalgücü gemisi’ni hatırlayabilirler. Aslında varolmayan bu gemi, bizleri insanın hayal gücünün ulaşabileceği her yere, damarlarımızın içindeki nehirlerden galaksilerin arasındaki toz bulutlarına kadar uzanan gezintilere çıkarıyor…

 Cosmos’un temel meselesi, yaşamın nasıl işlediğini, evrensel uyumun içinde bulunduğu muazzam döngüyü insanlığa en yalın ve etkileyici haliyle aktarmak. 1996’da aramızdan ayrılan Sagan’ın başlattığı bu misyonu, bugün dul eşi Ann Druyan, yapımcı Seth MacFarlane ve Neil deGrasse Tyson sürdürüyor. Mikro ve makro kozmostaki uyuma kendimizden bir örnek vererek Cosmos dizisinin meramına paydaş olabiliriz. 

Vücudumuz ve çevremizdeki her şeyi oluşturan atomları düşünün. Gözle görünmeyen bir çekirdek ve etrafında daimi dönüp duran elektronlardan oluşurlar. Güneş sistemine ne kadar benziyor değil mi? Galaksiler de bundan çok farklı değildir. 

Evrenin hareketi döngüdür, mikroskopla bile görünmeyecek kadar küçüğünden, en inanılmaz büyüğüne kadar yaşam, döngüyle var olur. Bilimin bunca gözlem imkânını sunmadığı bir dönemde bu evrensel uyumu yakalayan öğretilerden biri de tasavvuf felsefesidir. Sufi dervişleri, ibadetin önemli bir kısmını işte bu dönme hareketine katılarak sergiler. ‘Göğe ait’ anlamına gelen Semazen’lerin başları neden eğiktir bilir misiniz? Zira Dünya’nın ekseni de böyle yatıktır. O hafifçe yana eğilmiş baş ve beden aslında tabiatla, yani uzaysal düzlemdeki gezegenin duruşuyla bir harmoni yakalar. 

Cosmos belgeseli, evreni bilimin bulgularıyla izah ederken ruhani boyuta fazla değinmiyor ancak, tarihten anlatıları ve zihinde bıraktığı açık kapılarla, gördüğümüzün bildiğimizle sınırlı olmadığına işaret ediyor. Tanıtım filminde söylenen, “Biz kozmosa yeni geldik” sözü, kendisinin etrafındaki her şeyin merkezinde yer aldığını düşünen insanı kibirden arındırmak için söylenmiş bir söz gibi. Bilim pek çok şeyi açıklamaya yeterli, ancak Tyson’un sözünü ettiği gibi “Bilimde yapılan her buluş, daha büyük bir gizemin kapılarını aralar.” 

Cosmos, büyük bilimadamlarının yüzyıllar boyu hayranlıkla idrak ettiği, büyük bir harmoniyle kozmik düzeni var eden kural ve kuramların varlığını akıcı, şaşırtıcı ve etkileyici bir üslupla, mantık ve bilim çizgisinden sapmadan anlatıyor. Çevremizde görmeye alıştığımız her şeyin arasındaki uyumun ve tamamlayıcı faktörlerin varlığını gözler önüne seriyor. Evrensel düzenin hayal gücümüzün ötesinde davranışlarla milyarlarca yıldır süren ve sonsuzluğa uzanan macerasını eşsiz bir ilham kaynağına dönüştürüyor.

Cosmos’u izledikçe, yine Tyson’ın dediği gibi hepimizin ‘aynı yıldız kumaşından’ olduğunu kavrayacaksınız. Cosmos, bilinen ve bilinmeyene dair daha pek çok şey anlatacak, bakan gözler anlatılanların altında daha pek çok mana bulacak. Nihayette varılan ise belki kimseyi şaşırtmayacak… O da şu ki; aslında hepimiz bir’iz.

Umut Fırat Eroğlu

Yorumlar